Geçicilik ve Belirsizlik Üstüne

Gitmek mi

Kalmak mı

…daha kolay?

Sanki bir koan meditasyonu niteliğinde olan, yani net bir yanıtı olmayan bu bilmece gibi soru hepimizin zihinlerinde dönem dönem belirir.

Dünyaya geldiğimiz günden bu yana zihnimizin derinliklerinde, hatta belki bağırsaklarımızın karanlık odalarında, içeriden yükselen seslerin varlığına şahit olmuşuzdur. “Artık bitti”, “bu kadar yeter”, “başka türlü bir şey istiyorum” “…ihtiyacım var” ifadelerine karışılık “korkuyorum”, “aslında o kadar da kötü değil”, “değişeceğine inanıyorum”lar ile nereye gittiğini bilmediğimiz o trene kaç defa geç kalırız. Zamanlamayı tutturamamanın endişesi, bir şeylerin kaçtığı gerçeği, düşüncenin ve varlığın birbirlerinden ve bulundukları andan uzaklaşmalarını daha da hızlandırır.

Kaçan zamanları görmemek adına, mekana ve başka bir insana (çocuğumuza, yakın dostumuza, yaşadığımız şehre, topluma, dünyaya…) sığındığımız zamanlar olsa da o tamtamlar gibi derin ama içeriden gelen o ses devam eder.

Tamamen susturmak mümkün mü?

Kim bilir…

Dışarıdan aldığımız keyif verdiği söylenen maddeler, ilaçlar, sürekli tekrar eden ama bedene ve akla destek olmayan alışkanlıklar ile bu tabii ki kısmen mümkün olabilir. Yüzeyden baktığımızda daha derin bir deneyim vaadeden her türlü dış etken, aslında vaadinin tam tersine, derinlerden gelen bu sesi kısarak kendimizle aramızda gerçekleşen bağdan daha da uzaklaşmamıza sebep olur. Kendimizden gitmeye başladığımızı belki çok sonraları fark ederiz.

Peki o halde gitme vakti ne zaman? Buna kim, nasıl karar verecek?

Yaşamında düzenli olarak “gitme” eylemini kolaylıkla konfor alanı haline getirmişseniz ve eğer sizin için gitmek, yeniden inşa etmek, baştan başlamak, sıfırlanmak “kolay” olan ise bir gün kalmayı öğrenmeye başlamak, sabretmek, çokça sabretmek, sıkılmak, durmak gerekecektir.

Eğer ki gidemeyenlerdenseniz, yeniye güvenmek, bilinmeze ve bir şeylere tutunmadan bırakmak zor ise; kalp çarpıntısına, anksiyete ile karışık heyecana, zeminlerin altınızdan çekilmesine, iniş-çıkışların bir süreliğine rutinleşmesine hazır olun.

Bırakmadığımız her şeyin yükü ve erken bıraktığımız şeylerin boşluğu ile yaşamak arasında gidip gelmenin yorgunluğundan sadece anda gerçekleşeni izleyerek uzaklaşabilir, kendimize yakınlaşabiliriz. Merkez-den-kaç kuvveti sağlayan bir çok etkene uyanık durmanın zorluğunu kesinlikle göz ardı etmeden, merakla ve sabırla yeniden ve yeniden düştüğümüz döngüleri fark edip hiçbir şeyin kalıcı olmadığı hissine rahatlayıp ve her şeyin birbiri ile bağlantılı olduğu hissinin merhametiyle yaşamayı öğrenmek dileğiyle.

Next
Next

o boşluğu dolduran eksilmenizdir